Nureddin Nebati: KKM döviz talebini sınırlandırdı
Döviz Korumalı Mevduat ve Katılma Hesabı (KKM) uygulamaya geçildiğinde etkisini hızla göstermiş ve Türk Lirası’nın döviz karşısındaki değer kaybı azalmıştır.
Yarın, KKM uygulamasının üzerinden bir yıl geçmiş olacak.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, KKM’nin son yılını değerlendirerek, uygulamanın finansal istikrarın güçlendirilmesine, döviz talebinin sınırlandırılmasına ve Türk Lirası mevduatların vadesinin uzatılmasına önemli katkılar sağladığını belirtti.
KKM, 20 Aralık 2021’de uygulandı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 Aralık 2021’de açıkladığı ve bir yılı geride bırakan KKM uygulamalarının piyasalara etkilerini değerlendirerek, gelecek yıl için hedef ve öngörülerini anlattı.
Bakan Nabati, KKM uygulaması ve Türk Ekonomik Modeli eksenindeki gelişmelere. hakkındaki sorularını yanıtladı
SORU: Türk Ekonomik Modelini destekleyen en önemli araç paketlerinden biri olan KKM uygulamalarının ekonomiye katkısına ilişkin analizlerinizi paylaşır mısınız?
NEBATI: Geçen yılın son aylarında sağlıksız fiyat oluşumları ve döviz kurlarında piyasa gerçekleriyle bağdaşmayan dalgalanmalar gözlemledik. Finansal istikrarı tehdit eden bu gelişmelerin önüne geçmek için Aralık 2021’de KKM uygulamasını devreye aldık. Bu uygulama ile birikimlerini Türk Lirası hesaplarında değerlendiren vatandaşlarımızın döviz kurlarındaki ve kurlardaki değişimlerden olumsuz etkilenmesini engellemeyi amaçladık. finansal sistemimize olan güvenlerini pekiştirmek. Küresel ve bölgesel zorlukların önemli ölçüde arttığı 2022 yılında KKM uygulaması finansal istikrarın güçlenmesine, döviz talebinin sona ermesine ve Türk Lirası mevduatların vadesinin uzatılmasına değerli katkılar sağlamıştır. Uygulama aynı zamanda makroekonomik dengelerimize de olumlu katkılar sağlamış ve ekonomik aktivitenin sağlam temeller üzerinde büyümesinde değerli bir rol oynamıştır.
Başta KKM olmak üzere Aralık 2021 itibarıyla devreye aldığımız araç ve tedbirler bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde finansal istikrarın sağlanmasında etkin rol oynadı. Rusya-Ukrayna Savaşı ve ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz artırımlarına rağmen KKM’nin de katkısıyla döviz talebi engellenmiş ve böylece döviz depo hesaplarının toplam mevduat içindeki payı 21 puan azalmıştır.
Geçmişte hızla dayatılan faiz politikalarına karşı güçlü ve kararlı duruşumuz, ülkemizin makroekonomik göstergelerine olumlu yansıdığı gibi, kronikleşmiş sorunların çözümüne de olanak sağlamaktadır.
SORU: KKM’nin Hazine’ye ve Merkez Bankası’na maliyeti eleştiri iddiasıdır. Bu kapsamda ne kadar bütçe ayrıldı?
NEBATI: Bu soruya cevap verirken, KKM’yi tasarlayıp devreye aldığımız dönemdeki ekonomik konjonktürü hatırlamakta fayda var. Döviz kuru oynaklığının finansal istikrarımızı tehdit edecek boyuta ulaşması, küresel ekonomide artan belirsizlik ve arz kısıtlılığının tetiklediği maliyet enflasyonu gibi birçok faktörün ekonomimizi tehdit ettiği güçlü bir dönemde bu enstrümanı devreye aldık. Pandemi sonrası dönemde.
Yükselen enflasyon, faiz ve kur kısır döngüsü sonucunda tüm dünya hızla resesyona sürüklenirken, bu uygulamanın da katkısıyla ekonomik çıkmazı aşıyor, insan odaklı bir yaklaşımla enflasyonla mücadeleye devam ediyoruz. istihdamı artırarak. Bu yıl 91,6 milyar TL ek ödeme yapılan KKM’nin maliyetini şeffaflıkla paylaşmaya devam ediyoruz. Sınırlı maliyetine kıyasla öngörülebilirliği artırmaya ve enflasyondaki düşüş eğilimini hızlandırmaya yardımcı olan KKM’nin maliyetinin önümüzdeki dönemde sınırlı kalacağını öngörüyoruz.
SORU: Düşük faiz, yüksek büyüme ve yatırım, düşük cari açık hedefleyen Türkiye Ekonomi Modeli bir bakıma Bakanlığınızla anılacaktır. Sizce çark çalışıyor mu, etkileri görülmeye başlandı mı?
NEBATİ: Türkiye Ekonomik Modelimiz çerçevesinde, üretim kapasitesinin düşmesi, istihdam kayıplarının artması gibi risklerin ekonomimizi tehdit etmesine izin vermeden, enflasyonla mücadelede kalıcı fiyat istikrarını sağlamaya yönelik politikaları tercih ettik. Faiz artırımları olsa yatırımlar ertelenir, istihdam daralır, üretim düşer ve ülkemizin potansiyeli hepten sınırlanır. Ülkemizi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla ile büyütecek modelimiz kapsamında, ihracatımızın katma değerini ve üretimin bilgi, teknoloji ve inovasyon skalasını artıracak yatırımlara devam ediyor, üretimi destekliyoruz. İstihdamı artıran faaliyetler. Model kapsamında uyguladığımız politikaların olumlu sonuçlarını son dönemde görmeye başladık. Kasım ayında zirve noktasını geçerek enflasyonda düşüş eğilimine girdiğimizi görüyoruz.
Bu gerilemede elbette uluslararası emtia fiyatlarındaki gerileme ve küresel koşullardaki sınırlı iyileşme etkili oldu ancak proaktif bir yaklaşımla hayata geçirdiğimiz tedbirler, model kapsamında hayata geçirdiğimiz KKM ve Diğer adımlarla birlikte Türk liramızda yakaladığımız istikrarlı duruş net bir şekilde görülmektedir.
Modelin olumlu etkilerini sadece enflasyondaki düşüş eğiliminin başlangıcında değil, büyüme bilgisinde de görüyoruz. Makine ve teçhizat yatırımlarımız son 12 çeyrektir sürekli büyümektedir. Toplamda 31 milyonu aşan istihdam sayımız yine tarihi yüksek seviyelerde. İhracatımız her ay yeni bir rekor kırarken, ülkemizin dünya ticaret hacmindeki payı yüzde 1’i aştı.
Sanayi ve turizm gibi döviz üreten üretken sektörlerimiz, Cumhuriyet tarihimizde her zamankinden daha güçlü hale geldi. Turizm bölümümüzün dünya turizminden aldığı pay tarihi yüksek seviyelerde. Modelimizin de katkısıyla önümüzdeki dönemde “Türkiye Yüzyılı”Vizyonumuza yakışır bir biçimde ülkemizi dünyanın önde gelen finans, sanayi ve ticaret merkezlerinden biri haline getireceğiz.
SORU: Dünyadaki konjonktür elektrik fiyatlarını yükseltti, bu da küresel enflasyonu ve cari açığı tetikledi. Türkiye’de enflasyon artışı baz etkisiyle yavaşlamaya başladı, önümüzdeki günlerde fiyat artışlarının seyri nasıl olacak?
FABRİKA: Küresel tedarik zincirindeki aksamalar, başta petrol ve doğalgaz fiyatları olmak üzere emtia fiyatlarındaki yüksek artışlar ve Rusya-Ukrayna Savaşı tüm dünya ekonomilerini olumsuz etkiliyor. Türk Ekonomi Modeli’nin odak noktası yatırım, istihdam, üretim ve ihracattır. Nitelikli ve sürdürülebilir büyümenin devamı ile cari açık ve enflasyon sorununu kalıcı olarak geride bırakmayı hedefliyoruz.
Üretim ve ihracatımızı desteklemek için seçici bir kredi politikası uyguluyoruz. Bu politikaların bir sonucu olarak, tarihi tepeleri gözetlerken, Kasım ayının prestijiyle yıllıklandırılmış ihracatımız 253,5 milyar dolara ulaştı. Ekim ayında yıllık cari açığımız 43,5 milyar dolar olmasına rağmen elektrik ve altın hariç cari fazlamız 49 milyar dolara yükseldi. Yüksek büyüme rakamlarımıza rağmen, elektrik ve altın hariç cari fazla, Türk Ekonomik Modeli’nin başarısını açıkça teyit ediyor.
Salgının ardından enflasyon gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkeleri olumsuz etkileyerek tarihi zirvelere ulaştı. Ülkemizde enflasyonun temel belirleyicilerinden biri döviz kurudur. Geçen yıl döviz kurunda piyasa gerçekleriyle örtüşmeyen artışlar yaşandı. KKM’den önce ekonomimizle ilgili felaket senaryoları yazılırken, KKM’nin sağladığı istikrarla bütün tablo değişti. Döviz kurlarındaki seyrin istikrara kavuşması ile enflasyonun daha fazla hızlanmasını engelledik, hatta düşüş trendine girmesine izin verdik.
Döviz kurundaki oynaklığın azalması, emtia fiyatlarındaki normalleşme ve Türk lirasına olan güvenin artmasıyla önümüzdeki dönemde enflasyonda önemli düşüşlerin olacağından kimsenin şüphesi olmasın.
SORU: Göreve başladığınızdan beri birçok uluslararası bağlantı kurdunuz. Türk Ekonomik Modeli uluslararası yatırımcılardan destek alıyor mu?
NEBATI: Göreve geldikten sonra ikili görüşmeler ve IMF-Dünya Bankası, G20 ve OECD toplantıları gibi çok taraflı platformlar aracılığıyla birçok meslektaşım ve uluslararası yatırımcı, iş adamı ve fon yöneticisi ile görüşmelerim oldu. Bu toplantılarda küresel salgın sonrası ortaya çıkacak ekonomik fırsatları en doğru şekilde değerlendirmek için ortaya koyduğumuz yatırıma, istihdama, üretime ve ihracata dayalı Türkiye Ekonomisi Modelimizi muhataplarıma detaylı bir şekilde anlattım. ve ülkemizin cari açık sorununu kalıcı olarak bitirmektir. Modelimiz tamamen Türkiye’nin ekonomik yapısını ve dinamiklerini dikkate alan bir modeldir. Bu model, güçlü ekonomik temelleri, gelişmiş altyapısı, eğitimli ve genç insan kaynağı ile vatandaşlarımızı güçlendirmeyi amaçlamaktadır. “Türkiye Yüzyılı”daha yüksek bir refah düzeyine ulaşma amacına odaklanmıştır.
Muhataplarımıza Türkiye’ye güvenen ve yatırım yapanların bizimle kazanacağını söyledik. Aldığımız geri bildirimler çok olumlu. Ülkemize ve modelimize olan güven artarak devam ediyor. Önümüzdeki yıl modelimizin çıktıları ekonomimizin her alanında daha görünür ve hissedilir hale gelecek ve yabancı heyetlerle temaslarımızda Türk Ekonomi Modeli’nin sonuçlarını aktarmaya devam edeceğiz.
Bildiğiniz gibi 2022 yılı uluslararası finans piyasalarında dış borçlanma açısından çok güçlü bir yıl oldu. Yıl başından bu yana küresel tahvil piyasalarından yaklaşık 85 milyar dolarlık çıkış olurken, gelişmekte olan ülkelerin uluslararası sermaye piyasalarında ihraç miktarı yarı yarıya azaldı. Böylesine çetin bir ortamda Bakanlığımızın 11 milyar dolar bedelle dış borçlanma sürecini yıl başında açıklanan şekliyle gerçekleştirmesi, dış finansmana erişim kabiliyetimizin ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor.
Yabancı yatırımcıların dış borçlanma süreçlerimize yoğun ilgisinin önümüzdeki dönemde artarak devam etmesini bekliyoruz. Dış borçlanma tarafında yatırımcı tabanımızı genişletirken, pazar ve ürün çeşitlendirmesine özel önem veriyoruz. Uluslararası yatırımcılar, güçlü ve istikrarlı büyümesi, önemli istihdam artışı, canlı yatırım iştahı ve olumlu ihracat görünümü ile Türkiye’nin sunduğu fırsatların ve potansiyelin farkındadır. Önümüzdeki dönemde de Türkiye’nin ihraç ettiği yeni enstrümanlara yoğun talep göstereceklerini tahmin ediyoruz.